CAPITAL CORP. SYDNEY

73 Ocean Street, New South Wales 2000, SYDNEY

Contact Person: Callum S Ansell
E: [email protected]
P: (02) 8252 5319

WILD KEY CAPITAL

22 Guild Street, NW8 2UP,
LONDON

Contact Person: Matilda O Dunn
E: [email protected]
P: 070 8652 7276

LECHMERE CAPITAL

Genslerstraße 9, Berlin Schöneberg 10829, BERLIN

Contact Person: Thorsten S Kohl
E: [email protected]
P: 030 62 91 92

Hizmet Tespit Davası ve Davanın Davalı Tarafından Kabul Edilmesi

Hizmet Tespit Davası ve Davanın Davalı Tarafından Kabul Edilmesi

HMK, İş Hukuku
  1. GİRİŞ

İşbu bilgi notunun konusunu hizmet tespit davası ve davanın davalı tarafından kabulü oluşturmaktadır. Bu kapsamda hizmet tespit davasının ilgili mevzuat ve Yargıtay içtihatlarındaki yeri ele alınacaktır.

 

  1. HİZMET TESPİT DAVASI HAKKINDA GENEL BİLGİLER
  2. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (“5510 sayılı Kanun”) Maddesinin 9. fıkrası “Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” şeklindeki düzenlemeye dayanarak işçilerin hizmet davası açması mümkündür.

 

  1. Hizmet tespit davası açmak için SGK’ya başvuru yapma zorunluluğu bulunmamaktadır. Nitekim 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun (“İMK”) Maddesinin 1. Fıkrasında “31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurulması zorunludur. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan başvuruya altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” hizmet tespit davasının açılması SGK’ya başvurunun istinası olarak düzenlenmiştir

 

  1. Hizmet tespit davasına bakmakla görevli olan mahkeme iş mahkemesidir.

 

  1. İMK m. 6 uyarınca hizmet tespit davasının görülmesinde yetkili mahkeme davalının yerleşim yerine de ya da işçinin işini yaptığı yer mahkemesidir.

 

  1. 5510 sayılı Kanun’un 86/9. Maddesi uyarınca hizmet tespit davasının tarafları, sigortalı çalışmadığını iddia eden işçi ile işçiyi sigortalamayan işverendir.

 

  1. Bununla birlikte İMK 4. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca “Hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, dava Kuruma resen ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında ferî müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabilir. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür.” hizmet tespit davasının resen SGK’ya ihbar edileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre SGK, davadaki davalının yanında feri müdahil olarak yer almaktadır.

 

 

  1. Hizmet tespit davasının açılması için İMK m. 4/1 uyarınca son hizmet yılından itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre bulunmaktadır.

 

  1. Hak düşürücü süreler Mahkeme re’sen dava şartı olarak dikkate alınmakta olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.142 “Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar.” Uyarınca ön inceleme duruşmasından sonra değerlendirmeye alınır.

 

  1. Bilindiği üzere kural olarak bir davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra ikame edilmesi halinde mahkemece dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilir. Ancak bazı durumlarda davalının davayı kabul etmesi halinde davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olmasına rağmen kabulüne karar verilebilmektedir. Nitekim Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 20.10.2022 tarihli 2022/4534 E. 2022/6910 K. sayılı kararı kapsamında “Somut olayda, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, ancak davalının da ön inceleme duruşmasından önce Mahkemeye ibraz ettiği dilekçeyle davayı kabul ettiğini bildirdiği; davanın, niteliği itibariyle kamu düzeni ile ilgili bulunmadığı ve davada taraf olmayan kişilerin haklarını etkilemeye yönelik bir istek de içermediği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hak düşürücü süre dava şartı olsa da, yukarıda değinilen olgular 3.2. bentte açıklanan düzenlemeler ile birlikte değerlendirildiğinde öncelikle, kesin hükmün sonuçlarını doğuran davalının kabul beyanına değer verilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davanın kabul beyanı çerçevesinde bir karar verilmesi yerine davanın hak düşürücü süre yönünden reddedilmesi doğru değildir.” şeklinde karar tesis edilmiştir. Benzer şekilde Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 27.09.2018 tarihli 2015/15852 E. 2018/12928 K. sayılı kararı kapsamında Dava hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olsa bile, davalının davayı kabul etmesi halinde mahkemece hak düşürücü süre kendiliğinden gözetilerek davanın bu nedenle reddine karar verilemez. Ayrıca eldeki dava, niteliği itibariyle kamu düzeni ile ilgili bulunmadığına ve davada taraf olmayan kişilerin haklarını etkilemeye yönelik bir istek de içermediğine göre, yukarıdaki düzenlemeler gözetilmek suretiyle davalının kabul beyanına değer verilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davanın kabul edilmesi yerine reddedilmesi doğru değildir.” Şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Görüldüğü üzere davalının kabul beyanı bulunması halinde mahkemenin re’sen hak düşürücü süre değerlendirmesi yaparak davanın reddine karar vermesi hukuka aykırıdır. Burada davalının kabul beyanına önem verilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.

 

  1. Diğer taraftan hizmet tespit davasında asıl davalılara ek feri müdahil SGK da yer aldığından SGK’nın durumunun da dikkate alınması gerekmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki HMK m.68/1 “Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir.” Şeklindeki hüküm ile feri müdahilin yanında katıldığı tarafın işlem ve açıklamalarına aykırı işlem yapamayacağı açıkça belirtilmiştir.

 

  1. Bu kapsamda asıl davalının davayı kabul etmesi ve mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi halinde feri müdahilin kanun yoluna başvurması hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 18.06.2020 tarihli 2017/9415 E. 2020/3668 K. sayılı kararı kapsamında “Kural olarak fer’i müdahilin yargılama aşamalarındaki talep ve usuli işlemleri yanında müdahale talebinde buluduğu tarafın talep ve usuli işlemlerine aykırı ya da onunla çelişkili olamaz. Aksi halde bu talep ya da usuli işlem geçersizdir. Somut olayda fer’i müdahil …’ın yanında müdahale talebinde bulunduğu, davalılardan …’nin ve diğer davalıların vekili karar duruşmasındaki beyanında davayı kabul ettiklerini mahkemeye beyan ettiğine ve sonrasında da temyiz talebinde bulunmadığına göre artık fer’i müdahilin davanın kabulüne dair mahkeme kararına karşı temyiz talebinde bulunması, yanında müdahale talebinde bulunduğu davalının davayı kabul beyanına aykırı olup bu nedenle geçerli bir temyiz talebi olarak değerlendirilemez.” Şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Aynı şekilde Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 20.06.2019 tarihli 2019/1458 E. 2019/4019 K. sayılı kararında da “Fer’i müdahil hazine vekili, 11.02.2019 tarihli dilekçesi ile Daire kararına karşı karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. Bilindiği üzere; fer’i müdahalede; üçüncü kişi hukuki yararı olduğu gerekçesiyle görülmekte olan davaya ancak, taraflardan birinin yanında ve onun yardımcısı olarak katılır. Bu nedenle, fer’i müdahale, bir davanın davalılar aleyhine sonuçlanması halinde, kendi hukuksal durumu dolaylı şekilde etkilenecek olan üçüncü kişinin başvuracağı bir yoldur ve genellikle amaç, açılmış davanın davalı yararına sonuçlanmasını (reddedilmesini) sağlamaktır. Öte yandan, mahkeme, fer’i müdahale dilekçesi üzerine müdahale talebinin kabulüne veya reddine karar verir. Müdahale talebinin kabulü halinde fer’i müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket ederek davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip eder. Hüküm, lehine müdahale edilen taraf hakkında verilir. Müdahil ise; hükmü ancak, lehine katıldığı tarafla birlikte temyiz edebilir. Diğer taraftan, karar düzeltme yolunda da, tıpkı temyiz yoluna başvurmada olduğu gibi, lehine müdahale edilen taraf karar düzeltme yoluna başvurmazsa, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 68.maddesi uyarınca, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket etmek zorunda olan fer’i müdahil, yalnız başına karar düzeltme isteyemez. Müdahile husumet tevcih edilmediği gibi müdahil aleyhine bir karar da verilmemiş bulunan hallerde müdahilin tek başına karar düzeltme isteğinde bulunmaya hakkı yoktur. Yapılan açıklamaların ışığında; HMK.’nun 68. maddesinde yer alan müdahilin katıldığı tarafla birlikte hareket edeceği düzenlemesi karşısında; somut uyuşmazlıkta, davalı yanında yer alan fer’i müdahilin katıldığı taraf olan davalı tarafın karar düzeltme isteminde bulunmaması nedeniyle tek başına karar düzeltme talebine hakkı bulunmamaktadır.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

 

  1. Bu noktada belirtmek gerekir ki HMK m.69/1 “Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir.” Şeklindeki hüküm uyarınca davada verilen karar feri müdahil hakkında değildir. Dolayısıyla yargılamanın sonucunda fer’i müdahilin yanında davaya katıldığı tarafın haksız çıkması halinde, müdahil yalnızca fer’i müdahale nedeniyle ortaya çıkan giderlerden sorumlu tutulmaktadır. Fer’i müdahilin yanında bulunduğu tarafın haklı bulunması halinde ise fer’i müdahaleye ilişkin giderler de dahil olmak üzere yargılama giderleri karşı tarafa yükletilmektedir. Ancak fer’i müdahilin davaya katılmasına yanında davaya katıldığı taraf olumsuz hal ve davranışlarıyla sebebiyet verdiyse müdahaleye ilişkin giderlerden bu taraf sorumlu tutulmaktadır. Müdahale gideri kavramının kapsamının yargılama gideri kapsamından daha dar olduğu, bu nedenle de müdahil tarafından sürecin yürütülmesi için yatırılması gereken harç ve diğer masraflar dışında kalan giderlerin ve vekalet ücretinin müdahale giderlerinden sorumlu olan tarafa yükletilemeyeceği kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 21.02.2019 tarihli ve 2017/1978 E. 2019/654 K. sayılı kararı kapsamında “fer’i müdahil; yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürebilir (HMK.md.68). HMK 69/1 maddesi gereğince müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir. Başka bir ifade ile davada, müdahil yararına veya müdahil aleyhine hüküm verilemez. Bunun sonucu olarak, müdahil kendisini vekille temsil ettirmiş olsa bile, müdahil lehine vekalet ücretine hükmolunamaz.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

 

  • SONUÇ

Yukarıda ele alınan tüm bu hususlar çerçevesinde sonuç olarak;

  • Hizmet tespit davası, bir işverenin yanında sigortasız olarak çalışan işçinin sigortasız çalıştığı dönemlerin tespit edilmesi amacıyla işverene karşı açtığı bir davadır.
  • Bu davanın açılması için SGK’ya başvuru şartı bulunmamaktadır.
  • Hizmet tespit davasına işçinin işinin bulunduğu ya da işverenin bulunduğu yerdeki iş mahkemesi bakmaktadır.
  • Hizmet tespit davasının açılmasında 5 yıllık hak düşürücü süre bulunmakta olup hak düşürücü süre mahkemece resen dikkate alınır.
  • Hizmet tespit davası, re’sen SGK’ya ihbar edilir ve SGK asıl davalının yanında feri müdahil olarak davaya katılır.
  • Hak düşürücü süre geçmiş olmasına rağmen ikame edilen hizmet tespit davasının davalı tarafından kabul edilmesi halinde mahkemece hak düşürücü süre dikkate alınmadan davalının beyanı üstün tutularak davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
  • Mahkemenin davalının kabul beyanı doğrultusunda davanın kabulüne karar vermesi halinde feri müdahilin davalının işlem ve açıklamalarına hareket etmemesi ve dolayısıyla kabul kararına karşı kanun yoluna başvurması hukuka aykırılık teşkil edecektir.
  • Mahkemece verilen karar doğrultusunda feri müdahil lehine ya da aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemektedir.