CAPITAL CORP. SYDNEY

73 Ocean Street, New South Wales 2000, SYDNEY

Contact Person: Callum S Ansell
E: [email protected]
P: (02) 8252 5319

WILD KEY CAPITAL

22 Guild Street, NW8 2UP,
LONDON

Contact Person: Matilda O Dunn
E: [email protected]
P: 070 8652 7276

LECHMERE CAPITAL

Genslerstraße 9, Berlin Schöneberg 10829, BERLIN

Contact Person: Thorsten S Kohl
E: [email protected]
P: 030 62 91 92

ORTAKLIĞIN SATIŞ YOLU İLE GİDERİLMESİ

ORTAKLIĞIN SATIŞ YOLU İLE GİDERİLMESİ

ORTAKLIK HUKUKU

ORTAKLIĞIN SATIŞ YOLU İLE GİDERİLMESİ

A. GİRİŞ

İşbu bilgi notunun konusunu ortaklığın satış yolu ile giderilmesi oluşturmaktadır. Bu kapsamda ortaklığın satış yolu ile giderilmesinin mevzuat, içtihat ve doktrindeki yeri ele alınacaktır.

B. ORTAKLIĞIN SATIŞ YOLU İLE GİDERİLMESİ

1.GENEL OLARAK

Paylı mülkiyetin sona erdirilmesi için düzenlenen yollardan bir tanesi de paylaşma istemidir. Şöyle ki, paylı mal paydaşlardan birine veya bir üçüncü kişiye devredilirse veya terkedilirse, paylı mülkiyet tüm paydaşlar için sona ermektedir. Devir ve terk işlemi bir tasarruf işlemi olduğundan, bu işlemlerin gerçekleştirilebilmesi için paydaşların oybirliği aranmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) 698. maddesinde paylaşma isteme hakkı düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmü “Hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir. Paylaşmayı isteme hakkı, hukukî bir işlemle en çok on yıllık süre ile sınırlandırılabilir. Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmî şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne şerh verilebilir. Uygun olmayan zamanda paylaşma isteminde bulunulamaz.” hükmünü havidir. Buna göre paylaşma hakkının kullanılabilmesi için paylı malın sürekli bir amaca özgülenmemiş olması, paydaşların arasında en çok 10 yıl boyunca paylaşma isteme hakkının ortadan kaldırılmasına yönelik bir sözleşme hazırlanmamış olması ve paylaşmanın uygun bir zamanda istenmesi gerekmektedir.

Paylaşma isteme hakkı, paylı mülkiyetin sona erdirilmesi için paydaşlara tanınmış bir yenilik doğuran hak olduğu kabul edilmektedir. Ancak bu durum doktrinde tartışma konusudur. Bu hak, paya bağlı bir haktır. Paylaşmanın ise mutlaka dava yolu ile yapılması şartı bulunmamaktadır[1].

Paydaşlardan birinin paylaşma isteme hakkını kullanması durumunda, diğer paydaşlar paylaşmayı yerine getirme borcu altına girmektedir. Paylaşma, hakkın kullanılması ile değil paylaşmanın gerçekleşmesi ile meydana gelmektedir. Bu hakkın kullanılması yalnızca paylaşmayı yapma borcunu doğurtmaktadır[2]. Buna ilişkin olarak Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 27.05.2014 tarihli 2014/2111 E. 2014/6997 K. sayılı kararında “Satış yolu ile ortaklığın giderilmesine dair mahkeme kararının kesinleşmesi ile ortaklık sona ermez. Paylı mülkiyetin sona ermesi TMK’nın 699. maddesinde belirtilmiş olup, satış suretiyle ortaklığın giderilmesine dair ilam ile müşterek mülkiyetin sona erdiğini kabul etmek mümkün değildir. İlam infaz edilmedikçe, her paydaş paydaşlıktan doğan haklarını kullanabilir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

2.PAYLAŞMANIN YAPILIŞI

Paylaşma işlemi rızai ve kazai olarak iki şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Paylaşma biçimi TMK’nın 699. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde “Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir. Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi hâlinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir.” hükmünü içermektedir.

Bir veya birkaç paydaşın paylaşma hakkını kullanması halinde, diğer paydaşlar tarafından, doğan paylaşma borcu rızaen yerine getirilebilmektedir. Taraflar bu şekildeki paylaşmayı, malı mümkünse parçalara ayırarak, bedelini paylaşmak üzere pazarlık yolu ile veya arttırma ile içlerinden birine veya üçüncü bir kişiye satarak yapabilmektedirler. Bu durumda paylaşma, taksim veya paylaşma sözleşmesi ile yapılmış olduğundan bu sözleşmenin geçerlilik koşulları da paylı mülkiyet konusunun taşınır veya taşınmaz olmasına göre değişecek ve taşınmazlar için TMK’nın 701. maddesi uyarınca resmi şekil gerektirecektir[3].

Ancak bir veya birkaç paydaş paylaşmaya yanaşmazsa veya taraflar paylaşmanın tarzında anlaşamazlarsa, paylaşmanın mahkeme aracılığıyla sağlanması için dava açılabilmektedir. Açılan dava izale-i şüyu davası olarak adlandırılmaktadır.  Bu durum kazai paylaşma olarak adlandırılmaktadır. Söz konusu dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 4. maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemelerinde görülen bir eda davası niteliği taşımaktadır. Söz konusu davanın açılabilmesi için herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre belirlenmemiştir. Dava, paylı mülkiyet ilişkisinin devam ettiği süre boyunca her zaman açılabilmektedir[4].

TMK’nın 699. maddesinde belirtildiği üzere hâkim bu davada, malın aynen bölünmesi mümkünse malın bölünerek paylaştırılmasına karar vermektedir. Zira bu durum emredici nitelik taşımaktadır. Aynen paylaştırılmada, mal paydaş sayısına ayrılır ve payı nispetinde her paydaşa özgülenme yani tahsis yapılır. Özgülenen parçalar arasında bir değer farkı meydana gelirse bu fark ivaz (para) ilave edilerek kapatılmaktadır. Ayrıca aradaki farkın ivaz ile kapatılması paydaşların rızasına bağlı değildir. Ancak bu noktada önemle belirtmek gerekir ki, paydaşların bir bölümüne para, bir bölümüne müşterek eşyadan parça verilmesi yoluna gidilememektedir[5].

Ancak aynen bölünme mümkün değilse ya da hâkim tarafından aynen bölünme isteminin durum ve koşullara uymaması halinde ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesi mümkün değilse açık arttırma ile satışına karar verilmektedir[6]. Arttırma ise sadece paydaşlar arasında yapılabileceği gibi umuma açık bir şekilde de gerçekleştirilebilir. Söz konusu satışın paydaşlar arasında arttırmayla yapılması için tüm paydaşların rızası aranmaktadır. Böyle bir anlaşma varsa, hâkim pazarlıkla satışa karar veremeyecektir. Bu kapsamda Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 08.02.2017 tarihli ve 2015/7945 E. 2017/852 K. sayılı kararında “Paydaşlığın giderilmesi ve paydaşlıktan çıkarma davaları amacı ve sonucu itibariyle farklılık göstermekte ise de uyuşmazlığın çözümü için izlenecek yol ve yapılacak araştırma, inceleme açısından benzerlikler taşımaktadır. Gerçekten konunun düzenlendiği TMK’nın 696. Maddesinde ( MK 626/a ) açıklanan yönteme göre paydaşlıktan çıkarma davasında da paydaşlığın giderilmesi davasında olduğu gibi öncelikle paydaşlıktan çıkarılması istenen paydaşın payını karşılayacak kısmın maldan ayırmaya olanak bulunup bulunmadığının yani payın aynen ayrılmasının mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Bu hususun tespiti için izlenen yol malın aynen bölüşülmesi ( aynen taksim ) suretiyle paylı mülkiyetin sona ermesi davasındaki yolun aynısıdır. Paydaşın payının aynen ayrılmasına olanak bulunmadığının anlaşılması halinde bu payı isteyen paydaş da bulunmazsa hâkim, davalıya payını devretmesi için bir süre belirler ve bu süre içinde devredilmeyen payın açık artırmayla satışına karar verir. Paydaşlıktan çıkarma davalarında da paydaşlığın giderilmesi davasında olduğu gibi paya ait satış kararı cebri icra yoluyla paraya çevirmeye dair hükümler uyarınca yerine getirilir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Mahkeme tarafından paylı mülkiyetin satış yoluyla giderilmesine karar verilmesinin ardından kararın hüküm kısmında açıkça satışın açık arttırma suretiyle yapılacağının gösterilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 30.10.2017 tarihli ve 2015/17190 E. 2017/7890 K. sayılı kararında “Hüküm sonucunda satışın genel açık arttırma suretiyle yapılacağı hususu belirtilmediğinden hükmün bu kısımları doğru görülmemiş ise de bu hususlar maddi hatadan kaynaklandığından kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nın 438/7. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde; Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 09.01.2018 tarihli ve 2016/1330 E. 2018/127 K. sayılı kararında “Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabülü ile hüküm sonucunun birinci bendinde yer alan “satış suretiyle giderilmesine” ibaresinden sonra gelmek üzere “satışın genel açık arttırma yoluyla” ibaresinin eklenmesine …” şeklinde ve yine aynı doğrultuda Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 04.12.2017 tarihli ve 2016/134 E. 2017/9042 K. sayılı kararında “Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan sebeplerle hüküm sonucunun bir numaralı bendinde yer alan “ortaklığın alenen satış yolu ile giderilmesi” ibarelerinden sonra gelmek üzere, “ satışın genel açık arttırma sureti ile yapılmasına” ibaresinin eklenmesine ve…” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Paylı mülkiyet, hâkimin kararı uyarınca malın fiilen paylaştırılması tamamlanmadan veya satılıp mülkiyet devredilmeden sona ermemektedir[7]. Söz konusu açık arttırma ile satış işlemi 2004 sayılı İcra İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Satış sonunda elde edilen para ise paydaşlar arasında payları oranında dağıtılmaktadır[8]. Bu doğrultuda Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 16.01.2018 tarihli ve 2016/13155 E. 2018/311 K. sayılı kararında “Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi halinde satışın nasıl yapılacağının, satış bedelinin hangi oranda dağıtılacağının, harcın ve yargılama giderlerinin paydaşlara hangi oranda yükleneceğinin hüküm sonucunda gösterilmesi gerekir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.

Bu şekilde nakden paylaştırmasının söz konusu olduğu durumlarda, usulüne uygun bir biçimde arttırmaya katılıp en yüksek peyi sürdüğü için kendisine ihale yapılan kişi o anda mülkiyeti kazanmaktadır. Onun ihaleyle birlikte mülkiyeti kazanması paylı mülkiyet ilişkisinin sona erdiği anlamına gelmektedir[9].

C. SONUÇ

Yukarıdaki değerlendirmeler ele alındığında sonuçlar aşağıdaki gibidir:

  • Paylı mülkiyetin sonra erme hallerinden biri paylaşma istemidir.
  • Paylaşma isteme hakkının kullanılabilmesi için paylı malın sürekli bir amaca özgülenmemiş olması, paydaşların arasında en çok 10 yıl boyunca paylaşma isteme hakkının ortadan kaldırılmasına yönelik bir sözleşme hazırlanmamış olması ve paylaşmanın uygun bir zamanda istenmesi gerekmektedir.
  • Paydaşlardan birinin paylaşma isteme hakkını kullanması durumunda, diğer paydaşlar paylaşmayı yerine getirme borcu altına girmektedir.
  • Paylaşma işlemi rızai ve kazai olarak iki şekilde gerçekleştirilebilmektedir.
  • Bir veya birkaç paydaşın paylaşma hakkını kullanması halinde, diğer paydaşlar tarafından, doğan paylaşma borcu rızaen yerine getirilebilmektedir.
  • Ancak bir veya birkaç paydaş paylaşmaya yanaşmazsa veya taralar paylaşmanın tarzında anlaşamazlarsa, paylaşmanın mahkeme aracılığıyla sağlanması için dava açılabilmektedir.
  • Açılacak davada görevli mahkeme sulh hukuk mahkemeleridir.
  • Açılacak dava için herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre belirlenmemiştir.
  • TMK’nın 699. maddesinde belirtildiği üzere hâkim bu davada, malın aynen bölünmesi mümkünse malın bölünerek paylaştırılmasına karar vermektedir. Bu durum emredici niteliktedir.
  • Ancak aynen bölünme mümkün değilse ya da hâkim tarafından aynen bölünme isteminin durum ve koşullara uymaması halinde ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesi mümkün değilse açık arttırma ile satışına karar verilmektedir.
  • Açık arttırma sadece paydaşlar arasında yapılabileceği gibi umumi olarak da yapılabilmektedir.
  • Açık arttırmanın sadece paydaşlar arasında yapılabilmesi için, paydaşların oybirliği aranmaktadır.
  • Söz konusu açık arttırma ile satış işlemi 2004 sayılı İcra İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.
  • Satış sonunda elde edilen para ise paydaşlar arasında payları oranında dağıtılmaktadır.

 

[1] M. Kemal OĞUZMAN/Özer SELİÇİ/Saibe OKTAY ÖZDEMİR; Eşya Hukuku, 16. Bası, İstanbul 2013, s. 334

[2] OĞUZMAN/ SELİÇİ/ ÖZDEMİR; s.335

[3] OĞUZMAN/ SELİÇİ/ ÖZDEMİR; s.340

[4] Mehmet AYAN; Eşya Hukuku II Mülkiyet, 7. Baskı, Konya 2014, s.93

[5] AYAN; s.96

[6] OĞUZMAN/ SELİÇİ/ ÖZDEMİR; s.342

[7] AYAN; s.97

[8] AYAN; s.98

[9] AYAN; s.103